2022 yılında Batı’da yaşanan skandallar gündeme damga vurdu
2022’nin başından bu yana Avrupa başta olmak üzere biroldukça Batı ülkesinde gündeme gelen skandallar tazeliğini koruyor.
Ortaya çıkan hadiseler hükümet değişikliği yahut istifalara sebep olurken kimi ülkelerde ise siyasetçiler, haklarında çıkan skandalların akabinde güç duruma düştü.
Söz konusu skandallardan en yenisi, Yunanistan’da nisan ayında, muhalif siyasetçi ve gazetecilerin telefonunun takip edildiği haberlerinin ortaya çıkması oldu.
Yunanistan’da casus yazılım skandalı
Kuzey Makedonya ve İsrail’de varlık gösteren Cytrox firmasının geliştirdiği Predator isimli casus yazılımının, Yunan Ulusal İstihbarat Teşkilatı (EYP) tarafınca, muhalefet partisi PASOK’un başkanı ve Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Nikos Andrulakis’in telefonuna erişmek üzere kullanıldığının öğrenilmesi, ülke gündemini derinden sarstı.
sonrasındasında muhalif gazeteci Thanasis Koukakis’in de telefonuna Predator ile erişildiği anlaşıldı.
Milletvekili Andrulakis, telefonuna yönelik siber taarruza dair hata duyurusunda bulunurken EYP Lideri Panagiotis Kontoleon, skandalın kamuoyunda reaksiyona niye olmasından ötürü istifa etti.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, husustan haberi olmadığını deklare etti. Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ise olaya ait kapsamlı soruşturma davetinde bulundu.
Casus yazılım olayının akabinde gerek ülkedeki muhalefet partileri gerekse AP yetkililerinden sert tenkitler alan hükümet, güç günler yaşıyor.
Almanya Başbakanı Scholz, vergi kaçırma savlarıyla yüzleşiyor
Almanya, Danimarka ve Fransa’da vergi kaçırıldığına dair 2017’de Cum-Ex Belgeleri’nin ortaya çıkarılmasının akabinde başlayan ve hala devam eden soruşturmalar kapsamında Almanya Başbakanı Olaf Scholz hakkında yapılan suçlamalar, ülkede hala tartışma konusu.
Ülkenin tanınmış ceza savunma avukatlarından Gerhard Strate, 18 Şubat’ta, Scholz ve eski Hamburg Belediye Lideri Peter Tschentscher’ı, Cum-Ex skandalında vergi kaçakçılığına yardım ve yataklık etmekle suçlayarak hata duyurusunda bulundu.
Scholz ve Tschentscher, 2016 yılında Hamburg merkezli Warburg Bank’ın Cum-Ex ismi verilen kuşkulu pay senedi muahedeleriyle devlet hazinesinden aldığı 47 milyon avroluk vergi iadelerini vaktinde geri talep etmemekle suçladı.
Alman basınından Stern mecmuasında yayımlanan bir haberde, Scholz’un, 2020’de yapılan Federal Meclis Maliye Kurulu toplantılarında, Warburg Bankasının ortaklarından Christian Olearius ile yaptığı görüşmelerle alakalı çelişkili beyanlar verdiğine dair tutanakların çıkması da kamuoyunda kuşku uyandırdı.
Hamburg Başsavcılığı 16 Ağustos’ta aldığı kararla Scholz hakkında yapılan cürüm duyurusunu reddetti lakin Başbakan Scholz, skandalın aydınlatılması için Hamburg Eyalet Meclisinde kurulan araştırma komitesinde bugün hakkındaki savlara karşılık verecek.
Fransa’da McKinsey yolsuzluğu tartışmaları
Fransa’da ise bu yıl vergi yolsuzluğu, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un lobicilik yaptığı tezleri ve bir bakana yönelik taciz suçlamaları gündemi işgal etti.
Senatonun 17 Mart’ta kamuoyuyla paylaştığı bir raporda, Elysee Sarayı ve hükümet için danışmanlık bakılırsavleri yürüten ABD merkezli McKinsey’nin son 10 yıldır kurum vergilerini ödemediği açıklandı.
Raporda ayrıyeten 2018-2021’de McKinsey ile yapılan mukavelelerin bedelinin iki katından fazla artarak 1 milyar avronun üzerine çıktığı kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Senato’nun McKinsey’e yönelttiği yolsuzluk suçlamalarının hakikat olmadığını savunsa da Fransa’da “McKinsey Yolsuzluğu” tartışmaları, Macron’un önüne çoğunlukla çıkıyor.
Son cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında da Mckinsey tezleri, muhalifler tarafınca birçok defa gündeme getirildi.
Macron’un lobicilik faaliyeti yaptığı iddiası
Ülkede patlak veren bir öteki skandal ise The Guardian gazetesine sızdırılan taşınabilir taksi firması Uber’e ilişkin evraklarda Macron’un isminin geçmesi oldu.
2014’te iktisat bakanıyken Macron’un Uber yöneticileriyle lobicilik faaliyetleri yürüttüğü ileri sürüldü.
Macron’un, Uber’in kurucu ortaklarından Travis Kalanick’un kendisine direkt ulaşmasına müsaade verdiği ve Uber’in Fransa’daki faaliyetlerine gizlice yardım ettiği de tezler içinde yer aldı.
Fransa’nın kıyı kenti Marsilya’da 2014’te Uber’i protesto eden taksiciler, Uber’in maddeleri çiğnediği ve geçim kaynaklarını tehdit ettiğini söylüyordu.
Protestoların akabinde kentin değerli bölgelerinde Uber kullanmasının askıya alınmasına karşın Macron’un perde gerisinde şirket yöneticileriyle anlaştığı ve Uber’i bir daha etkin ettiği, dokümanlarda öne sürülüyor.
Macron ise kelam konusu suçlamalara, “nazaranvini yaptığı için kendisiyle gurur duyduğu, yarın olsa bir daha tıpkı şeyi yapacağını” tabir ederek yanıt verdi.
Fransız bakan tecavüzle suçlandı
Kabineye mayıs ayında Dayanışma, Özerklik ve Engelli Bireyler Bakanı olarak atanan Damien Abad hakkındaki tecavüz suçlamaları da ülkenin gündemini meşgul etti.
24 Mayıs’ta bir haber sitesine röportaj veren iki bayan, 2010 ve 2011 senelerında Abad’ın kendilerini cinsel bağa zorladığını argüman etti.
İddiaların patlak vermesinin akabinde, ortalarında milletvekili ve lokal siyasetçilerin de bulunduğu yaklaşık 180 bayan, Le Monde gazetesine Abad’ın istifasını isteyen mektuplar yolladı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden 42 yaşındaki Abad, “hükümetin faaliyetlerine mahzur olmadan kendini savunabilmek için” 4 Temmuz’da bakılırsavinden istifa etti.
İngiliz milletvekiline taciz suçlamaları, hükümeti düşürdü
İngiltere’de Muhafazakar Parti Milletvekili Chris Pincher, bir kulüpte iki erkeğe elle tacizde bulunduğuna yönelik savlarla suçlandı.
İddiaların akabinde 1 Temmuz’da partideki yardımcı denetçilik misyonundan istifa eden Pincher, o gün “fazlaca alkol aldığını” ve “hem kendisini hem diğerlerini utandırdığını” deklare etti.
Pincher hakkındaki skandal hükümet kanadında domino tesiri yaratırken hayli sayıda bakan arka arda nazaranvini bıraktı.
Üst üste yaşanan istifaların akabinde Başbakan Boris Johnson, 7 Temmuz’da istifa ettiğini duyurdu.
Başbakanlıktan yapılan açıklamada, Johnson’ın Pincher hakkındaki tezlerden habersiz olduğu belirtilmiş ancak çabucak sonrasında Johnson’ın, dışişleri bakanlığı yaptığı 2019’da hususa ait bilgilendirildiği ortaya çıkmıştı.
Trump’ın konutuna FBI baskını, Casusluk Maddesi’ni gündeme getirdi
ABD’de eski Lider Donald Trump’ın Florida’da bulunan Mar-a-Lago malikanesine 8 Ağustos’ta Federal Soruşturma Ofisi (FBI) casuslarınca düzenlenen baskın, Trump periyodunda Casusluk Yasasının ihlal edildiği argümanlarını gündeme getirdi.
Yaklaşık 40 FBI casusunun 9 saatten çok süren aramasında Trump’ın özel emanet kasası kırılırken Mar-a-Lago’dan 10’dan fazla kutu bilinmeyen evrak toplandığı belirtildi.
Söz konusu baskın ülkenin bir numaralı gündemi olmayı sürdürürken basın, ele geçirilen dokümanların Trump’ın başkanlığının son aylarına dair bir dizi soruşturmaları tetikleyeceğini öngörüyor.
Hukuk uzmanları, Casusluk Yasasını ihlal ettiğinin kanıtlanması durumunda Trump’ın 33 yıla kadar mahpus cezasına çarptırılabileceğini söylüyor.
Gazetecilerden CIA’ya “gizliliği ihlal” davası
Ülkede yakın vakitte patlak veren bir öbür skandal ise bir küme gazeteci ve avukatın, WikiLeaks sitesinin kurucusu Julian Assange ile Londra’daki Ekvador Büyükelçiliği binasında görüşürken yasa dışı bir biçimde takip edildikleri argümanıyla Merkez İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve eski Yöneticisi Mike Pompeo’ya dava açmasıyla patlak verdi.
New York Bölge Mahkemesine 16 Ağustos’ta sunulan dava dilekçesinde, Pompeo’nun CIA yöneticiliği periyodunda casusluk yaparak kelam konusu gazeteci ve avukatların saklılık haklarını ihlal ettiği öne sürüldü.
Kanada’da 88 din adamına cinsel istismar davası
Kanada’nın Quebec eyaletinde 16 Ağustos’ta, Katolik kilisesine bağlı 88 rahip ve din vazifelisi hakkında, reşit olmayan çocuklara cinsel tacizde bulundukları argümanıyla toplu dava açılması gündeme oturdu.
Quebec Başpiskoposluğuna karşı açılan davada, ortalarında Katolik dünyasının manevî önderi Papa Francis’in halefi olarak görülen Quebec Başpiskoposu Marc Oullet’nin de bulunduğu 88 rahip ve vazifelisi, cinsel taarruzla suçlandı.
AA’nın haberine nazaran, iddianamede “F” kod ismiyle tanımlanan kurbanlardan biri, Radio-Canada’ya yaptığı açıklamada, eski Oullet’nin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu anlattı.
Tecavüz suçlamalarına ait Kanada hükümeti ve Vatikan’dan çabucak hemen bir açıklama yapılmadı.
Quebec Başpiskoposluğu misyonuna 2003’te getirilen Oullet, bayanlarla bağlantıları öbür rahiplerce de uygunsuz olmasına karşın kardinalliğe yükselmesiyle tartışmalara husus olmuştu.
2010 yılında Roma’ya geri çağrılan Oullet, Vatikan’da Papa’ya yeni seçilecek piskoposları tavsiye eden Piskoposlar Cemaatinde misyon yapıyor.
2022’nin başından bu yana Avrupa başta olmak üzere biroldukça Batı ülkesinde gündeme gelen skandallar tazeliğini koruyor.
Ortaya çıkan hadiseler hükümet değişikliği yahut istifalara sebep olurken kimi ülkelerde ise siyasetçiler, haklarında çıkan skandalların akabinde güç duruma düştü.
Söz konusu skandallardan en yenisi, Yunanistan’da nisan ayında, muhalif siyasetçi ve gazetecilerin telefonunun takip edildiği haberlerinin ortaya çıkması oldu.
Yunanistan’da casus yazılım skandalı
Kuzey Makedonya ve İsrail’de varlık gösteren Cytrox firmasının geliştirdiği Predator isimli casus yazılımının, Yunan Ulusal İstihbarat Teşkilatı (EYP) tarafınca, muhalefet partisi PASOK’un başkanı ve Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Nikos Andrulakis’in telefonuna erişmek üzere kullanıldığının öğrenilmesi, ülke gündemini derinden sarstı.
sonrasındasında muhalif gazeteci Thanasis Koukakis’in de telefonuna Predator ile erişildiği anlaşıldı.
Milletvekili Andrulakis, telefonuna yönelik siber taarruza dair hata duyurusunda bulunurken EYP Lideri Panagiotis Kontoleon, skandalın kamuoyunda reaksiyona niye olmasından ötürü istifa etti.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, husustan haberi olmadığını deklare etti. Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ise olaya ait kapsamlı soruşturma davetinde bulundu.
Casus yazılım olayının akabinde gerek ülkedeki muhalefet partileri gerekse AP yetkililerinden sert tenkitler alan hükümet, güç günler yaşıyor.
Almanya Başbakanı Scholz, vergi kaçırma savlarıyla yüzleşiyor
Almanya, Danimarka ve Fransa’da vergi kaçırıldığına dair 2017’de Cum-Ex Belgeleri’nin ortaya çıkarılmasının akabinde başlayan ve hala devam eden soruşturmalar kapsamında Almanya Başbakanı Olaf Scholz hakkında yapılan suçlamalar, ülkede hala tartışma konusu.
Ülkenin tanınmış ceza savunma avukatlarından Gerhard Strate, 18 Şubat’ta, Scholz ve eski Hamburg Belediye Lideri Peter Tschentscher’ı, Cum-Ex skandalında vergi kaçakçılığına yardım ve yataklık etmekle suçlayarak hata duyurusunda bulundu.
Scholz ve Tschentscher, 2016 yılında Hamburg merkezli Warburg Bank’ın Cum-Ex ismi verilen kuşkulu pay senedi muahedeleriyle devlet hazinesinden aldığı 47 milyon avroluk vergi iadelerini vaktinde geri talep etmemekle suçladı.
Alman basınından Stern mecmuasında yayımlanan bir haberde, Scholz’un, 2020’de yapılan Federal Meclis Maliye Kurulu toplantılarında, Warburg Bankasının ortaklarından Christian Olearius ile yaptığı görüşmelerle alakalı çelişkili beyanlar verdiğine dair tutanakların çıkması da kamuoyunda kuşku uyandırdı.
Hamburg Başsavcılığı 16 Ağustos’ta aldığı kararla Scholz hakkında yapılan cürüm duyurusunu reddetti lakin Başbakan Scholz, skandalın aydınlatılması için Hamburg Eyalet Meclisinde kurulan araştırma komitesinde bugün hakkındaki savlara karşılık verecek.
Fransa’da McKinsey yolsuzluğu tartışmaları
Fransa’da ise bu yıl vergi yolsuzluğu, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un lobicilik yaptığı tezleri ve bir bakana yönelik taciz suçlamaları gündemi işgal etti.
Senatonun 17 Mart’ta kamuoyuyla paylaştığı bir raporda, Elysee Sarayı ve hükümet için danışmanlık bakılırsavleri yürüten ABD merkezli McKinsey’nin son 10 yıldır kurum vergilerini ödemediği açıklandı.
Raporda ayrıyeten 2018-2021’de McKinsey ile yapılan mukavelelerin bedelinin iki katından fazla artarak 1 milyar avronun üzerine çıktığı kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Senato’nun McKinsey’e yönelttiği yolsuzluk suçlamalarının hakikat olmadığını savunsa da Fransa’da “McKinsey Yolsuzluğu” tartışmaları, Macron’un önüne çoğunlukla çıkıyor.
Son cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında da Mckinsey tezleri, muhalifler tarafınca birçok defa gündeme getirildi.
Macron’un lobicilik faaliyeti yaptığı iddiası
Ülkede patlak veren bir öteki skandal ise The Guardian gazetesine sızdırılan taşınabilir taksi firması Uber’e ilişkin evraklarda Macron’un isminin geçmesi oldu.
2014’te iktisat bakanıyken Macron’un Uber yöneticileriyle lobicilik faaliyetleri yürüttüğü ileri sürüldü.
Macron’un, Uber’in kurucu ortaklarından Travis Kalanick’un kendisine direkt ulaşmasına müsaade verdiği ve Uber’in Fransa’daki faaliyetlerine gizlice yardım ettiği de tezler içinde yer aldı.
Fransa’nın kıyı kenti Marsilya’da 2014’te Uber’i protesto eden taksiciler, Uber’in maddeleri çiğnediği ve geçim kaynaklarını tehdit ettiğini söylüyordu.
Protestoların akabinde kentin değerli bölgelerinde Uber kullanmasının askıya alınmasına karşın Macron’un perde gerisinde şirket yöneticileriyle anlaştığı ve Uber’i bir daha etkin ettiği, dokümanlarda öne sürülüyor.
Macron ise kelam konusu suçlamalara, “nazaranvini yaptığı için kendisiyle gurur duyduğu, yarın olsa bir daha tıpkı şeyi yapacağını” tabir ederek yanıt verdi.
Fransız bakan tecavüzle suçlandı
Kabineye mayıs ayında Dayanışma, Özerklik ve Engelli Bireyler Bakanı olarak atanan Damien Abad hakkındaki tecavüz suçlamaları da ülkenin gündemini meşgul etti.
24 Mayıs’ta bir haber sitesine röportaj veren iki bayan, 2010 ve 2011 senelerında Abad’ın kendilerini cinsel bağa zorladığını argüman etti.
İddiaların patlak vermesinin akabinde, ortalarında milletvekili ve lokal siyasetçilerin de bulunduğu yaklaşık 180 bayan, Le Monde gazetesine Abad’ın istifasını isteyen mektuplar yolladı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden 42 yaşındaki Abad, “hükümetin faaliyetlerine mahzur olmadan kendini savunabilmek için” 4 Temmuz’da bakılırsavinden istifa etti.
İngiliz milletvekiline taciz suçlamaları, hükümeti düşürdü
İngiltere’de Muhafazakar Parti Milletvekili Chris Pincher, bir kulüpte iki erkeğe elle tacizde bulunduğuna yönelik savlarla suçlandı.
İddiaların akabinde 1 Temmuz’da partideki yardımcı denetçilik misyonundan istifa eden Pincher, o gün “fazlaca alkol aldığını” ve “hem kendisini hem diğerlerini utandırdığını” deklare etti.
Pincher hakkındaki skandal hükümet kanadında domino tesiri yaratırken hayli sayıda bakan arka arda nazaranvini bıraktı.
Üst üste yaşanan istifaların akabinde Başbakan Boris Johnson, 7 Temmuz’da istifa ettiğini duyurdu.
Başbakanlıktan yapılan açıklamada, Johnson’ın Pincher hakkındaki tezlerden habersiz olduğu belirtilmiş ancak çabucak sonrasında Johnson’ın, dışişleri bakanlığı yaptığı 2019’da hususa ait bilgilendirildiği ortaya çıkmıştı.
Trump’ın konutuna FBI baskını, Casusluk Maddesi’ni gündeme getirdi
ABD’de eski Lider Donald Trump’ın Florida’da bulunan Mar-a-Lago malikanesine 8 Ağustos’ta Federal Soruşturma Ofisi (FBI) casuslarınca düzenlenen baskın, Trump periyodunda Casusluk Yasasının ihlal edildiği argümanlarını gündeme getirdi.
Yaklaşık 40 FBI casusunun 9 saatten çok süren aramasında Trump’ın özel emanet kasası kırılırken Mar-a-Lago’dan 10’dan fazla kutu bilinmeyen evrak toplandığı belirtildi.
Söz konusu baskın ülkenin bir numaralı gündemi olmayı sürdürürken basın, ele geçirilen dokümanların Trump’ın başkanlığının son aylarına dair bir dizi soruşturmaları tetikleyeceğini öngörüyor.
Hukuk uzmanları, Casusluk Yasasını ihlal ettiğinin kanıtlanması durumunda Trump’ın 33 yıla kadar mahpus cezasına çarptırılabileceğini söylüyor.
Gazetecilerden CIA’ya “gizliliği ihlal” davası
Ülkede yakın vakitte patlak veren bir öbür skandal ise bir küme gazeteci ve avukatın, WikiLeaks sitesinin kurucusu Julian Assange ile Londra’daki Ekvador Büyükelçiliği binasında görüşürken yasa dışı bir biçimde takip edildikleri argümanıyla Merkez İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve eski Yöneticisi Mike Pompeo’ya dava açmasıyla patlak verdi.
New York Bölge Mahkemesine 16 Ağustos’ta sunulan dava dilekçesinde, Pompeo’nun CIA yöneticiliği periyodunda casusluk yaparak kelam konusu gazeteci ve avukatların saklılık haklarını ihlal ettiği öne sürüldü.
Kanada’da 88 din adamına cinsel istismar davası
Kanada’nın Quebec eyaletinde 16 Ağustos’ta, Katolik kilisesine bağlı 88 rahip ve din vazifelisi hakkında, reşit olmayan çocuklara cinsel tacizde bulundukları argümanıyla toplu dava açılması gündeme oturdu.
Quebec Başpiskoposluğuna karşı açılan davada, ortalarında Katolik dünyasının manevî önderi Papa Francis’in halefi olarak görülen Quebec Başpiskoposu Marc Oullet’nin de bulunduğu 88 rahip ve vazifelisi, cinsel taarruzla suçlandı.
AA’nın haberine nazaran, iddianamede “F” kod ismiyle tanımlanan kurbanlardan biri, Radio-Canada’ya yaptığı açıklamada, eski Oullet’nin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu anlattı.
Tecavüz suçlamalarına ait Kanada hükümeti ve Vatikan’dan çabucak hemen bir açıklama yapılmadı.
Quebec Başpiskoposluğu misyonuna 2003’te getirilen Oullet, bayanlarla bağlantıları öbür rahiplerce de uygunsuz olmasına karşın kardinalliğe yükselmesiyle tartışmalara husus olmuştu.
2010 yılında Roma’ya geri çağrılan Oullet, Vatikan’da Papa’ya yeni seçilecek piskoposları tavsiye eden Piskoposlar Cemaatinde misyon yapıyor.